Dünya tarihinde insanlığın mirası haline gelmiş ve mimari şaheserler olarak bilinen sembol yapılar aynı zamanda bulunduğu ülkenin de ikonları durumundadır. Tarihi yaşanmışlıkları ile şehrin ikonları olmuş, orijinal mimarisiyle birlikte güzelliği herkes tarafından kabul edilen yapılar bugün bile mimarlık ve sanat dünyası tarafından hala hayranlıkla inceleniyor. Bu yapılar bazen bir şehri temsil edebiliyor ya da geçmişe yolculuk yapmamızı sağlayabiliyorlar. İşte ülkelerin ve şehirlerin tarihini ve kültürel mirasını mimarileriyle yansıtan dini özellikleriyle de öne çıkan ikonik binalardan bir kaçı!
Ayasofya – Türkiye
Kilise, daha sonra cami ardından müze ve son olarak yeniden camii olan İstanbul’daki Ayasofya, Bizans mimarisinin şaheseri kabul edilir. “Kutsal Bilgelik” anlamına gelen ve ilk kez imparator Konstantin’in 360’da yaptırdığı Ayasofya tarihi açıdan da büyük öneme sahip. Ayasofya, ayaklanmalarda yakılıp yıkılmasından ötürü, ikinci kez II. Theodosius ve en son I. Justinianos tarafından 532-537’de yaptırıldı. Bugünkü Ayasofya’yı, o dönemin en önemli mimar ve mühendisleri Miletli İsidoros ile Tralles’li (Aydın) Anthemios, beş yıl gibi kısa bir sürede tamamladı. Dünyanın en eski ve en hızlı inşa edilen katedrali ünvanına sahip Ayasofya’nın yapımında 10 bin işçi çalıştı. Buradaki bazı sütun, kapı ve mermerler Aspendos, Efes, Baalbek, Tarsus gibi antik şehirlerdeki tapınaklardan getirildi. Bazilika planı ile merkezi planı birleştiren, kubbeli bir bazilika olan yapı, kubbe geçişi ve taşıyıcı sistem özellikleriyle mimarlık tarihinde önemli bir yere sahip.
Sagra de Familia-İspanya
Mimarını ölümsüzleştiren eser, Antoni Gaudi’nin 1926’da bir tramvayın altında kalıp ölmesi sonucu yarım kalan 1883’te Francisco de Paula del Villar y Lozano’dan devraldığı ve halk yardımlarıyla kurulan bir dernekçe inşa ettirilen Barselona’daki bir katedral. Halk arasında “Bitmeyen Kilise” olarak biliniyor. Yüzde 70’i tamamlanan katedralin; yardımların sembolik hale gelmesi, Gaudi’nin karmaşık mimari tarzının çözülmesinin ve 19. yy’ın çizim ve yapım yöntemlerinin günümüz teknolojisine uyarlanmasının güçlüğü nedeniyle 2026’da bitirilebileceği tahmin ediliyor. Adı “Kutsal Aile” anlamına gelen, teslis inancına adanmış katedrale Gaudi kazandığı tüm serveti yatırmış. Tasarladığı kulelerin gezginler için mükemmel bir karşılama olacağına inanan Gaudi, kulelerin tepesindeki süslemelerin cennet ile yeryüzü arasında bir bağlantı sağlarmış gibi göründüğünü düşünmüş. Dallanıp budaklanan ağaçlar gibi tasarlanan yapıyı ayakta tutan kolonlar, katedralin içine girildiğinde ormanda olma hissi uyandırıyor.
Tac Mahal-Hindistan
Agra’da, Yamuna Nehri kıyısında ince mavi damarları olan beyaz mermerden inşa edilmiş mimari harika. 1634’te 14. çocuğunu doğururken ölen eşi Mumtaz Mahal’in anısına Babür İmparatoru Şah Cihan tarafından yaptırıldı. Üstad Ahmed Lahauri önderliğindeki bir mimarlar heyeti, bu harikayı 20 yılda, 22 bin kişi çalıştırarak bitirebildi. Babür mimarisinin başyapıtı sayılan Tac Mahal’in sabahları pembemsi, akşamları süt beyazı ve geceleri altın rengine bürünmesi Mümtaz Mahal’in değişen ruh halini yansıtır. Yapının yüz binlerce akik, sedef ve firuzeyle süslenmiş duvarlarında ayrıca 42 zümrüt, 142 yakut, 625 pırlanta ve 50 adet çok iri inci bulunuyor. 82 metre yüksekliğindeki kubbe insandan çıkan her sesin yedi kez yankılanmasına sebep olan bir akustiğe sahip. Her yıl yaklaşık 8 milyon turistin ziyaret ettiği mekan, 1983’te UNESCO Dünya Mirası ilan edildi.
Pisa Kulesi-İtalya
Avrupa’nın ikon kabul edilen mimari yapılarından biri. Pisa’nın gücünün ve zenginliğinin bir sembolü olarak Cenova ve Venedik’e rakip olarak yapıldı. İnşa çalışmaları 1173’de başladı ve 200 yıl kadar devam etti. Yapımının hemen ardından yumuşak zemindeki çökme nedeniyle kule eğilmeye başladı. Bazı kaynaklarda Bonanno Pisano olarak geçse de esas mimarının Diotisalvi olduğu söylenir; yani kesin olarak bilinmiyor. Zemin kat üzerine üst üste inşa edilmiş yuvarlak altı sütun dizisinden oluşan kule 56 metre yükseklikte. Silindir biçimindeki en üst kata yaklaşık 300 basamaklı bir merdivenle çıkılıyor. 100 yılda 0,7 santim eğilmeye devam ediyor ve şu an eğimi 5,5° kadar. 1990-2001’de onarım için kapalı tutuldu. Birkaç yıl içinde yıkılacağı uyarısıyla 20 milyon sterlinlik bir proje kapsamında 45 santimlik bir düzleştirme çalışması yapıldı. Bu haliyle 300 sene daha ayakta kalması bekleniyor.
Aziz Vasil Katedrali-Rusya
Bu cafcaflı, şekerleme görünümlü renkli katedral aslında Moskova’nın en çok ziyaret edilen turistik mekanı. Bir şenlik ateşindeki alevlere benzeyen bu simge yapı şehrin geometrik merkezi olan Kızıl Meydan’ın güney ucunda. 1554-1560’da, Korkunç İvan döneminde yapıldı. Mimarı Postnik Yakovlev hakkında bilinen, açıkça soğan şeklinde kubbelerle sivri poligon kulelerin hayranı olduğu… Değişik şekilde tasarlanmış dokuz kubbeden sekizi, Kazan ve Astarhan hanlıklarına karşı kazanılan sekiz ayrı zaferi simgeliyor. Eskiden som altın olan kubbeler 1670’den sonra değişik renklere boyandı. En uzun kulesi yaklaşık 65 metre yükseklikteki katedral, Kızıl Meydan’ın hiçbir dik açısına uymadığından fotoğraflarda genel olarak asimetrik çıkar, kaotik görünür; içten bakıldığında güçlü bir simetri vardır.
Kolezyum – İtalya
Roma’nın merkezindeki bu eliptik amfitiyatro Antik Romalılardan kalma en önemli mimari eser. İnşası Vespasianus tarafından MS. 72’de başlatıldı; MS. 80’de Titus döneminde tamamlandı. Ortalama 50 bin seyirci kapasitesine sahip arena ağırlıkla gladyatör oyunlarına ev sahipliği yaptı. Bunun dışında pekçok halk gösterisi, deniz savaşlarının ya da meşhur savaşların kanlı bir biçimde canlandırılması, hayvan avcılığı, infazlar, klasik mitolojiye dayanan dramalar olurdu. Her yıl binlerce insanın ziyaret ettiği yapı, günümüz spor stadyumlarının ilham kaynağıdır.
Kubbet-üs Sahra-İsrail / Filistin
İslam mimarisinin başyapıtlarından Kubbet-üs Sahra, Kudüs’te Yahudilerin “Tapınak Tepesi” adını verdikleri hem Müslümanların hem Yahudilerin “birlikte” tapınaklarının bulunduğu bir tepenin üzerinde; Mescid-i Aksa’nın yanındaki 7. yy. binası. Günümüze kadar gelen Kubbet-üs Sahra, 687 ve 691 arasında Emevi halifesi Abdülmelik tarafından yaptırıldı. Sekizgen yapının ahşap kubbesi Bizans tasarımı. Fayans ve mermer döşemeler, çiniler ve paneller 1561’de Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman tarafından eklendi. Yapının kubbeli mimarisi bin yıl boyunca diğer İslam yapılarına örnek model teşkil etti. Muhammed peygamberin miraç mekanı olduğuna inanıldığından müslümanlar için kutsal sayılır.